Blog
Buradasınız: Anasayfa / Blog
Blog
Son yayınladığımız haber, duyuru ve içeriklerimize göz atın.
KADINA EKONOMİK ŞİDDET UYGULANMASI MANEVİ TAZMİNATI GEREKTİRİR Mİ?
2.Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusur durumuna göre davalı erkeğin ekonomik şiddeti eşi ve çocukları açısından psikolojik baskı oluşturduğu sabittir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat isteyebileceği düzenlemesi yer almaktadır. Davalı erkeğin ekonomik şiddeti kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir. Bu itibarla, kadının manevî tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SADAKATSİZ DAVRANAN VE ORTAK ÇOCUKLARA ŞİDDET UYGULAYAN BİRLİK GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEYEN KADINA KARŞILIK ERKEĞİN EŞİNİ DARP ETMESİ- AĞIR KUSUR KİMDEDİR?
Somut olayda İlk Derece Mahkemesince her ne kadar davacı birleşen dosya davalısı erkeğin eşine şiddet uyguladığı, davalı birleşen dosya davacısı kadının ise sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu suretle birliğin sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile boşanma ve fer'îlere karar verilmiş ise de davacı birleşen dosya davalısı erkeğin dava dilekçesinde, kadının çocuklara fiziksel şiddet uygulama ve evlilik birliğinin yüklediği görevleri yerine getirmeme vakıalarına dayandığı, dinlenen tanıklardan ortak çocuk....'nin beyanlarından da davalı birleşen dosya davacısı kadının çocuklara fiziksel şiddet uyguladığı, ev hanımı olan davalının temizlik, yemek gibi ev işlerini yapmamak suretiyle birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşıldığından bu vakaların da kadına ayrıca kusur olarak yüklenmesi gerekmektedir. Bu durumda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan, ortak çocuklara fiziksel şiddet uygulayan, birlik görevlerini yerine getirmeyen kadının, eşine fiziksel şiddet uygulayan erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
KADININ SİGORTA GİRİŞİ YAPILMAMIŞ OLSA DA ERKEK TARAFINDAN ÇALIŞTIĞI İŞYERİNİN ADININ VE FOTOĞRAFININ DOSYAYA SUNULMASI HALİ?
Davacı-karşı davalı erkek vekili tarafından kadının, ismini de bildirdikleri bir şirkette çalıştığı ileri sürülerek buna ilişkin fotoğrafı da ekledikleri anlaşılmakla; Mahkemece yeniden usulünce tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının SGK kayıtları da dikkate alınarak etraflıca araştırılarak, kadının sürekli ve düzenli bir işte çalışıp çalışmadığının, çalıştığının tespit edilmesi halinde, çalışması karşılığında elde ettiği gelirin düzenli ve sürekli olup olmadığının, tarafların gelir durumlarının birbirlerine yakın veya denk olup olmadığının araştırılarak sonuca göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
YOKSULLUK NAFAKASI TOPLU OLARAK TEK SEFERDE ÖDENEBİLİR Mİ? ŞARTLARI NELERDİR?
2.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 176 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince yoksulluk nafakasının, toptan veya durumun gereklerine göre aylık irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Yoksulluk nafakasının toptan ya da irat biçiminde ödenebilmesine karar verilebilmesi için, kusurun niteliği, evliliğin süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile ödeme gücü ve isteklerinin göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır. Somut olayda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, evliliğin süresi ve ortak çocuklarının bulunmayışı, kadının yaşı, çalışmaya engel halinin olmaması, yeniden evlenebilme şansı ile hakkaniyet ilkesi gereğince kadın yararına toptan yoksulluk nafakası verilmesi hususu da göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şeklide karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARINI İSTİNAF ETMEYEN TARAFIN SONRASINDA TEMYİZ HAKKI VAR MIDIR?
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.
ERKEĞİN SÜREGEN ŞEKİLDE EŞİNİ AŞAĞILAMASI HALİNDE KUSUR KİME AİTTİR?
gerçekleşen diğer kusurların yanında erkeğin ayrıca eşini süregelen şekilde aşağıladığının sabit olduğu ve bu kusurun erkeğe yüklenmesi gerektiği, Mahkemece belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlar ile birlikte değerlendirildiğinde yine de boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin, kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, davalı karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
KADIN İLE ERKEK İKİSİ DE EMEKLİ İSE KADIN LEHİNE YOKSULLUK NAFAKASINA HÜKMEDİLİR Mİ?
2.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 175 inci maddesine göre boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir. İlk Derece Mahkemesi tarafından kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; toplanan delillerden kadının ve erkeğin emekli oldukları anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında kadının kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde sürekli ve düzenli gelirinin bulunduğu, davacı-davalı erkek ile davalı-davacı kadının gelirlerinin birbirine denk olduğu anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesinde aranan koşullar somut olayda kadın yararına gerçekleşmemiştir. Hal böyle olunca kadının yoksulluk nafakası isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SOYBAĞININ REDDİ DAVASINDA MAHKEME TESPİT HARİCİ OLARAK AYRICA NÜFUSA TESCİL KARARI DA VEREBİLİR Mİ?
Öncelikle soybağının tespitine ve soybağının reddine ilişkin davalar eda davası niteliğinde olmayıp tespit davası niteliğindedir. İlk Derece Mahkemesi tarafından bu husus gözetilmeksizin tespit kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekirken “nüfusa tesciline” de karar verilmiş olması doğruolmadığı gibi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 426/2. maddesi ile yasal temsilci ile küçüğün menfaati çatıştığında küçüğe kayyım atanacağı düzenlenmiş olup yasal hasım olan kayyım aleyhine Bölge Adliye Mahkemesince yargılama giderine hükmedilmiş olması bozmayı gerektirir.
KADINI EVDEN GÖNDEREN VE TEKRAR EVE ALMAYAN ERKEK BOŞANMA DAVASINDA AĞIR KUSURLUDUR.
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; erkeğin kadını evden gönderdiği ve bir daha eve gelmesini istemediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
BOŞANMANIN FERİİSİ NİTELİĞİNDEKİ MADDİ -MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ ARTIRILMASI HALİNDE ISLAH HARCI ALINIR MI?
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 176 vd. maddelerinde, ıslahın harca tabi olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 492 sayılı Harçlar Kanununda "ıslah harcı" şeklinde bir harç türü yer almamaktadır. O halde sırf ıslah istemi sebebiyle harç alınamaz. Bunun yanında, ıslah sonucunda dava/talep konusunun miktar veya değeri artarsa ve artan miktar veya değer için harç ödenmesi gerekiyorsa, ancak o zaman harç ödenmesi/tamamlanması gerekir. Somut olayda, davacı kadın vekili 11.05.2023 tarihli dilekçesiyle boşanmanın fer'î niteliğindeki tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası miktarları bakımından artırım isteminde bulunmuştur.
YURTDIŞINDAN TÜRKİYEYE GETİRİLEN ÇOCUĞUN MUTAD MESKENİNE İADESİ DAVASI- ÇOCUĞUN BULUNDUĞU ORTAMA ALIŞMASI İADENİN REDDİ İÇİN GEÇERLİ SAYILABİLİR Mİ?
Sözleşmede küçüğün baba yanında bulunduğu ortama alışması da, iadeden kaçınma sebebi olarak kabul edilmemiştir. Somut koşullar itibari ile çocuğun mutat meskenine iadesinin çocuk açısından ciddi bir risk oluşturacağının ortaya konulması gerekmektedir. Bu durumda iade isteğinin reddini gerektirecek sebepler somut olayda mevcut olmayıp, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
MÜŞTEREK ÇOCUKLAR LEHİNE BABA İÇİN TESİS EDİLEN HER AYIN 1.3 VE 5. HAFTASONLARI CUMA GÜNÜNDEN YATILI KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ FAZLA MIDIR?
3-.Kişisel ilişki düzenlemesinde çocuğun menfaatleri yanında analık ve babalık duygularının tatmini de esastır. Bu tatmin duygusu ile çocuğun yüksek yararı birlikte değerlendirilerek, çocuğun kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmelidir. Somut olayda velâyeti anneye verilen ortak çocuklar ile baba arasında her ayın 1., 3. ve 5. haftasonu cuma günü saat 17.00'de başlatılarak düzenlenen kişisel ilişki ortak çocukların eğitim çağında olduğu, okul sonrası hazırlıklarının tamamlanıp babaya teslim süreci gözetildiğinde çocukların menfaatine uygun değildir. Diğer yandan annenin velâyet görevini engelleyecek nitelikte bir ayın üç hafta sonunu kapsar şekilde düzenlenen kişisel ilişki süresi uzun olup baba ile ortak çocuklar arasında hafta sonları ayda iki kez ve Cuma gününün başlama saatinin daha uygun süreli düzenlenerek kişisel ilişki tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Hukuki Yardım ve Danışmanlık İçin Bize Ulaşabilirsiniz | 0544 324 16 34 |

WhatsApp İletişim

0544 324 16 34