Hi̇zmet Tespi̇ti̇ Davalarında 5 Yıllık Hak Düşürücü Süreni̇n Tespi̇ti̇ - Hak Düşürücü Süreyi̇ Durdurmak İçi̇n Gereken Şartlar Nedi̇r?
Buradasınız: Anasayfa / Blog
HİZMET TESPİTİ DAVALARINDA 5 YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN TESPİTİ - HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREYİ DURDURMAK İÇİN GEREKEN ŞARTLAR NEDİR?
.İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır.
HİZMET TESPİTİ DAVALARINDA  5 YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN TESPİTİ - HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREYİ DURDURMAK İÇİN GEREKEN ŞARTLAR NEDİR?
T.C.
YARGITAY
ONUNCU HUKUK DAİRESİ

 

Esas : 2023/564
Karar : 2023/7214
Tarih : 12.05.2025
  • AYLIK SİGORTA PRİM BİLDİRGESİ
  • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
  • HİZMET TESPİTİ DAVASI
  • İŞVERENİN, SİGORTALILARA AİT HANGİ BELGELERİ KURUMA VERMESİ GEREĞİ
ÖZET
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Uyuşmazlık hizmet tespit davasında 24.04.1999-05.02.2003 tarihleri arasında blok çalışması olduğunu iddia eden ve işyerinde şikayeti sonrası işveren tarafından 01.04.2000 tarihinden itibaren prim günleri kuruma bildirilen davacı sigortalının bildirim tarihi öncesi hizmetinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.

 

Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davacının...... iş yeri sicil numarası ile tescilli ... isimli davalı iş yerinde ilk defa 24.06.1999 tarihinde ...... sicil numarası ile iş yerinin numune bölümünde fiili hizmete başladığını, hizmetinin 05.02.2003 tarihine kadar kesintisiz olarak devam ettiğini; ilk işe giriş tarihinin 01.04.2000 olarak göründüğünü, bunun tanık beyanları ile ispat edileceğini, davacının 24.06.1999 ile 31.03.2000 tarihleri arasındaki hizmetini bildirmiş fakat yine aynı davalı işveren 01.04.2000 tarihli işe giriş bildirgesinden başlayarak ve düzenli olarak 506/4 aylık bordro bildiriminde bulunduğunu belirterek davacının sigortalı çalışma başlangıcı olarak 24.06.1999 tarihinin tespiti ile 24.06.1999-31.03.2000 tarihleri arasında yatırılmayan sigorta primlerinin davalı tarafından yatırılması ve bu süreler içindeki hizmetlerin diğer hizmetler ile birleştirilmesine karar verilmesin talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı Denteks...A.Ş.tarafından davaya cevap verilmemiştir.
2.Feri müdahil SGK vekili cevap dilekçesinde, öncelikle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, hizmet tespiti davalarında dava açma süresi çalışılan tarihi takip eden yılın sonundan itibaren 5 yıl olduğunu, işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılması gerektiğini, davacıya verilen sicil numarasının o yıl kullanılan serilerden olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süreye tabiyetinden bahsedilemeyeceğini, davacının blok çalışması olduğunu, bu blok çalışma içinde dört aylık bordro bildirimleri aracılığıyla Kuruma intikal eden süreler bulunduğunu, dolayısıyla bildirimden önceki aralıksız çalışmalar için de hak düşürücü sürenin uygulanmayacağının kabulü gerektiğini, yüksek yargı içtihatlarında blok çalışmaların hak düşürücü süreye uğramayacağı ilkesinin sürekli olarak hüküm altına alındığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Somut olayda; dava konusu dönem olan 24.06.1999-31.03.2000 tarihleri arası dönem açısından hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi bakımından, davalı işveren tarafından davacı için kuruma 01.04.2003 tarihli işe giriş bildirgesinin verilmesi ve bu davanın, hizmetin sona erdiği 1605.02.2003 tarihini izleyen yılın sonundan başlayan hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçmesinden sonra açıldığı anlaşıldığından, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamış; davacı tarafın istinaf nedenleri yerinde görülmemiş olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1 numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine
karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesinin doğru olmadığını, belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.Sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup, bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların kanuni dayanağı 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası olup bu bentte “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hak bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Söz konusu Kanun'un kabul edilip, yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanun'un 5 inci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup, hâlen geçerliliğini korumaktadır.

2.Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmediği veya düzenlenmesine karşın kanuni hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre gerçekleşmeden yargı yoluna başvurması zorunludur.

3.İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Somut olaya gelince, davacının 24.06.1999-31.03.2000 tarihleri arası hizmet tespiti talebi bakımından, davalı işyerinden işe giriş bildirgesinin düzenlenmemesi ve Kuruma herhangi bir şekilde hizmet bildirimi ile ücretinden prim kesintisi de yapılmaması, yönetmelikte belirtilen belgelerin bulunmaması karşısında hizmet tespiti isteminin dava tarihi itibariyle hak düşürücü süreye uğradığı açıktır.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz harcının ilgilisinden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Üyeler ... ve ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ... ve ...'ün oyları ve oy çokluğuyla, 22.06.2023 tarihinde karar verildi.


KARŞI OY GEREKÇESİ


1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık hizmet tespit davasında 24.04.1999-05.02.2003 tarihleri arasında blok çalışması olduğunu iddia eden ve işyerinde şikayeti sonrası işveren tarafından 01.04.2000 tarihinden itibaren prim günleri kuruma bildirilen davacı sigortalının bildirim tarihi öncesi hizmetinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.

2. Somut uyuşmazlıkta davacının çalışması 01.04.2000 tarihinden sonra kuruma bildirilmiştir. Mahkemece bildirim öncesi eksik bildirilen sürelerin dava tarihi itibari ile beş yıllık hak düşürücü süreye uğradığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş kararın istinaf edilmesi üzerine ise Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.

3. Kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine çoğunluk tarafından blok çalışmada kayıt öncesinin hak düşürücü süreye uğradığı kabul edilerek kararın onanmasına karar verilmiştir.

4. Çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir(Y. HGK. 01.07.2019 tarih ve 2016/21-1238 E, 2019/834 K). Belirtmek gerekir ki “hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür. Belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti hâlinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Sigortalının kayda dayanan çalışması bildirilmiş veya kurumca saptanan çalışması var ise bu bildirilen veya saptanan hizmeti ile blok çalışmanın da hak düşürücü süreye uğramadığı kabul edilmelidir.

5. Dairemizin 2021/10293 E, 2022/1056 Karar sayılı karşı oy gerekçelerinde ayrıntılı olarak açıklandığı gibi blok çalışmalarda kuruma bildirilen süre var ise sonraki çalışma için hak düşürücü süreye uğramaz kabulü önceki çalışma içinde kabul edilmeli ve hak düşürücü süre uygulanmamalıdır. Davacının 24.04.1999 tarihi ile sonrası kayda giren 01.04.2000 tarihini takip eden çalışmaları blok çalışmaya dayanmaktadır. Bu blok çalışma içinde kuruma intikal eden süreler olduğuna göre hak düşürücü süre önceleri içinde geçerli olmayacaktır. Blok çalışmanın bölünmezliği söz konusudur. Davacının temyizi nedeni ile çoğunluğun hak düşürücü süre yönündeki onama erekçesine katılınmamıştır.
 

 

Hukuki Yardım ve Danışmanlık İçin Bize Ulaşabilirsiniz | 0544 324 16 34 |

WhatsApp İletişim

0544 324 16 34