YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas Numarası: 2024/232
Karar Numarası: 2025/261
Karar Tarihi: 18.06.2025
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 10. Ceza Dairesi
SAYISI : 192-209
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıkların, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendi uyarınca beraatlerine ilişkin Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.09.2014 tarihli ve 192-209 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 27.05.2021 tarih, 4599-6388 sayı ve oy çokluğu ile "Kolluk görevlilerince olay tarihinde yapılan uygulama sırasında, sanıkların içerisinde bulunduğu 34 ** **** plakalı aracın durdurulmak istendiği ancak aracın 50 metre ileride durduğu, aracın bagajında yapılan kontrolde herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı, aracın içi kontrol edilmek istendiğinde sanıkların araca binerek uyarılara rağmen kaçtıkları, yapılan takip sonucu araçtan yola bir şeylerin atıldığının tespit edildiği, daha sonra sanıkların aracı durdurularak yakalandıkları, yol kenarına sanıklar tarafından atılan yeşil renkli çantanın içinde 6 ayrı şeffaf poşette ve iki ayrı pakette esrar ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında, suça konu uyuşturucu maddenin miktarı ile ele geçiriliş biçimine ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların mahkûmiyetleri yerine, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyeleri ... ve ...; "Sanıkların Bilecik ilinden Gaziantep iline özel araçla gittikleri, buradan net 553 gr. esrar maddesi olan uyuşturucu maddeyi temin ettikten sonra tekrar Bilecik iline dönerken Adana ilinde yakalandıkları olayın yargılaması neticesi her iki sanığın tüm aşamalardaki beyanlarında kullanıcı olduklarını, uyuşturucu maddenin Bilecik ilinde pahalı olması nedeniyle bu yola başvurduklarını belirtmeleri karşısında, yakalanan net uyuşturucu miktarının sanıkların kullanım sınırları içinde bulunması, sanıkların kan tetkiklerinde uyuşturucu madde kullanıcısı olduklarının tespit edilmesi, sanıklar hakkında herhangi bir ihbarın olmaması ve beyanlarının aksine uyuşturucu madde ticareti yaptıklarına dair her türlü şüpheden uzak kesin delil elde edilememiş olması karşısında sanıkların beraatlerine ilişkin mahkeme kararının yerinde olduğu kanaatindeyiz,
Açıkladığımız tüm bu sebeplerle, beraat hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun hükmün bozulmasına ilişkin görüşüne katılmıyoruz." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 04.07.2021 tarih ve 9244 sayı ile; "Sanıkların Bilecik ilinden Gaziantep iline özel araçla gittikleri, buradan net 553 gr. esrar maddesi olan uyuşturucu maddeyi temin ettikten sonra tekrar Bilecik iline dönerken Adana ilinde tesadüfen yol kontrolünde yakalandıkları, olayın yargılaması neticesi her iki sanığın tüm aşamalardaki beyanlarında kullanıcı olduklarını, uyuşturucu maddenin Bilecik ilinde pahalı olması nedeniyle bu yola başvurduklarını belirtmeleri karşısında, yakalanan net uyuşturucu miktarının sanıkların kullanım sınırları içinde bulunması, sanıkların kan tetkiklerinde uyuşturucu madde kullanıcısı olduklarının tespit edilmesi, sanıklar hakkında herhangi bir ihbarın olmaması ve beyanlarının aksine uyuşturucu madde ticareti yaptıklarına dair her türlü şüpheden uzak kesin delil elde edilememiş olması karşısında sanıkların beraatlerine ilişkin mahkeme kararının yerinde ve onanması gerekirken bozulmasına dair karar usul ve yasalara aykırıdır." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 04.04.2024 tarih, 14892-17486 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme; sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan beraat hükümleriyle ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara isnat edilen uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
10.04.2014 tarihli olay ve yakalama tutanağına göre; Adana İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Amirliği görevlilerince, 10.04.2014 tarihinde saat 01.00 sıralarında, Adana 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07.04.2014 tarihli ve 658 sayılı önleme araması kararına istinaden ... ... Alanı Tesisi önünde uygulama noktası oluşturulduğu, saat 04.50 sıralarında kontrol noktasına yaklaşan ve durması işaret edilen 34 ** **** plaka sayılı, ... marka aracın uygulama noktasının yaklaşık 50 metre ilerisinde durduğu, görevlilerce aracın yanına gidilip sürücünün ve sağ ön koltukta oturan şahsın araçtan inmelerinin istendiği, yapılan kimlik kontrolü neticesinde şoför koltuğunda oturan şahsın sanık ..., sağ ön koltukta oturan şahsın ise sanık ... olduğunun tespit edildiği, görevlilerce araç bagajının açılması istendiğinde sanık ...’ın bagajı açtığı, burada yapılan kontrolde herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı, görevlilerce aracın içi kontrol edilmek istendiğinde sanık ...’ın şoför koltuğuna, sanık ...’ın ise sağ ön koltuğa oturduğu ve ardından aracın hızlı bir şekilde kontrol noktasından uzaklaştığı, bunun üzerine görevlilerce aracın takip edilmeye başlandığı, takip sırasında araçtan yeşil renkli bir çantanın atıldığının fark edildiği, Mersin istikametine doğru ilerleyen aracın bir süre sonra Kozan çıkışının yaklaşık bir kilometre ilerisinde durdurulduğu, görevlilerce sanıkların yakalanıp aracın içi kontrol edildiğinde; arka koltuğun üzerindeki gazete kâğıdına sarılı olan ve toplam daralı ağırlığı 4 gram gelen iki parça hâlindeki suç konusu esrarın ele geçirildiği, araçtan atılan ve görevlilerce yapılan araştırma neticesinde yol kenarında bulunan yeşil renkli çantanın içi kontrol edildiğinde ise şeffaf poşete sarılı olan ve toplam daralı ağırlığı 1700 gram gelen altı parça hâlindeki suç konusu esrarın ele geçirildiği,
Adana Polis Kriminal Laboratuvarının 04.06.2014 tarihli raporuna göre; ele geçirilen net 1580 gram ağırlığındaki tohumlu, yeşil renkli bitki parçalarının, tetrahydrocannabinol etken maddesi içeren kenevir bitkisi olduğu, yapılan miktarsal çalışma neticesinde söz konusu maddeden 553 gram esrar elde edilebileceği,
Adli Tıp Adana Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesinin 06.06.2014 tarihli raporunda; sanıkların kan örneklerinde esrar etken maddesi olan THC tespit edildiğinin belirtildiği,
Dosya içinde yer alan 07.04.2014 tarihli araç kiralama sözleşmesine göre; suç konusu uyuşturucu maddelerin naklinde kullanılan 34 ** **** plaka sayılı aracın, sanık ... tarafından Bilecik’te faaliyet gösteren bir araç kiralama şirketinden 07.04.2014 tarihinde kiralandığı, sözleşmede aracın çıkış tarihinin 07.04.2014, dönüş tarihinin ise 10.04.2014 olarak belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık ... soruşturma evresinde; yaklaşık on beş yıldır esrar kullandığını, arkadaşı olan sanık ...’ı yaklaşık altı yıldır tanıdığını, adı geçenin de esrar kullandığını, birlikte bazen evde bazen de parklarda esrar içtiklerini, ayağından rahatsız olan sanık ...’ın; "Gaziantep’e, buradaki hamamlara gidelim mi?" dediğini, söz konusu teklifi kabul etmesi üzerine, adı geçenin kiraladığı araçla 07.04.2014 tarihinde Gaziantep’e gittiklerini, şehri gezip hamama da girdikten sonra hamamın yakınlarındaki bir yerde, açık kimlik bilgilerini bilmediği bir şahıstan, 20 TL karşılığında kullanmak amacıyla yaklaşık 50 gram esrar satın aldıklarını, Gaziantep’e gelmişken kullanmak amacıyla biraz daha esrar almaya karar vermeleri üzerine kişi başı 500 TL verip birlikte suç konusu uyuşturucu maddeyi satın aldıklarını, ardından Bilecik’e dönmek için yola çıktıklarını, sanık ...’ın ayağındaki rahatsızlık nedeniyle aracı kendisinin kullandığını, Adana’ya geldiklerinde görevlilerce kontrol noktasında durdurulduklarını, ehliyetinin olmaması ve polislerin de evrak kontrolü yapmak istemeleri nedeniyle sanık ...’ın şoför koltuğuna oturup aracı çalıştırdığını, bu esnada kendisinin de sağ ön koltuğa oturduğunu, görevlilerin uyarılarına rağmen sanık ...’ın aracı durdurmayıp hızlıca uygulama noktasından uzaklaştığını, polisler tarafından takip edildikleri sırada araçta bulunan uyuşturucu maddeleri kendisinin dışarı attığını, bir süre sonra yakalandıklarını, kesinlikle uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Kovuşturma evresinde; Gaziantep’teki kaplıcaların sanık ...’ın rahatsızlığına faydalı olacağı düşüncesiyle söz konusu yere gittiklerini, Gaziantep’te bir gün kaldıklarını, kaplıca için 300 TL ödediklerini, buna ilişkin fatura ya da fiş almadıklarını, bu süre zarfında Suriyeli bir şahıstan 1000 TL karşılığında kullanmak amacıyla suç konusu uyuşturucu maddeyi satın aldıklarını, Bilecik’e dönerken Adana’da görevlilere yakalandıklarını, Bilecik’te esrarın pahalı ve temininin zor olması nedeniyle Gaziantep’ten uyuşturucu madde satın aldıklarını,
Sanık ... soruşturma evresinde; Ayağındaki rahatsızlık nedeniyle yaklaşık altı yıldır esrar kullandığını, sanık ...’ın arkadaşı olduğunu, adı geçen ile birlikte 07.04.2014 tarihinde Gaziantep’e gittiklerini, hamamların bulunduğu yerde dolaştıkları sırada, açık kimlik bilgilerini bilmediği bir şahsın esrar sattığını gördüklerini, şahsın yanına yaklaşıp uyuşturucu maddenin fiyatını sorduklarında; "500 TL karşılığında her ikinize 700 gram veririm." şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine sanık ... ile birlikte söz konusu parayı verip kullanmak amacıyla altı parça hâlindeki suç konusu uyuşturucu maddeyi satın aldıklarını, araç ile Gaziantep’ten hareket edip Adana’ya geldiklerinde görevlilerce uygulama noktasında durdurulduklarını, ancak korktukları için aracı çalıştırıp kontrol noktasından uzaklaştıklarını, polislerden kaçarken araçtaki suç konusu uyuşturucu maddeleri dışarı attıklarını, isnat edilen suçlamayı kabul etmediğini,
Kovuşturma evresinde; sol ayağında toplar damar tıkanıklığının bulunduğunu, Ankara Eğitim Araştırma Hastanesindeki doktorların ayağının kesilmesi gerektiğini söylediklerini, ayağındaki acıyı dindirmek için birçok ilaç kullandığını, ancak söz konusu ilaçların böbreklerine zarar verdiğini, çaresiz kalması nedeniyle esrar kullanmaya başladığını, Gaziantep’e de kullanmak amacıyla esrar almak için gittiklerini,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Anayasa'nın 138/1. ve CMK'nın 217/1. maddeleri ile Anayasa'nın 38. ve AİHS'nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (Metin Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.
Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.
Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa'nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa'nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (Feyzioğlu, Syf. 357).
Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.
Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Herşeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK, 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmının gözetilip diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimalle sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (YCGK, 11.6.2013 tarihli ve 36-294 sayılı).
Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te'lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez.
B. Somut Olayda Hukuki Değerlendirme
Altı parçası araçtan atılan çantanın içinde, iki parçası ise aracın arka koltuğunda ele geçirilen toplam net ağırlığı 553 gram olan esrar, sanık sayısı da dikkate alındığında kullanma sınırları içinde kaldığı anlaşılmıştır. Sanıklar tüm aşamalarda suç konusu uyuşturucu maddeleri kullanmak amacıyla satın aldıklarını ileri sürmüş olup, savunmalarıyla uyumlu şekilde kan örneklerinde esrar etken maddesi olan THC tespit edilmiştir. Bu hâliyle aynı zamanda kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun da şüphelisi durumunda olan sanıkların, görevlilerce durdurulduktan sonra uygulama noktasından kaçmaları ve bu sırada araçta bulunan uyuşturucu maddeleri atmalarına müsnet uyuşturucu madde ticareti yapma suçu bakımından herhangi bir özellik atfedilmemiştir. Dosya kapsamı itibarıyla sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak bir ihbar ya da kolluk araştırması neticesinde elde edilen herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve sanıkların uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işledikleri yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakta, in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince Yerel Mahkemece ispat edilemeyen uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıkların beraatlerine karar verilmesinin isabetli olduğu kabul edilmiştir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 27.05.2021 tarihli ve 4599-6388 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Usul ve kanuna uygun olan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.09.2014 tarihli ve 192-209 sayılı, sanıkların uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraatlerine ilişkin hükümlerinin ONANMASINA,
4-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.06.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
0544 324 16 34