YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2025/3435
Karar Numarası: 2025/6642
Karar Tarihi: 30.06.2025
SAYISI : 2023/87 E., 2024/1102 K.
Taraflar arasındaki istinaf incelemesinden geçen davanın bozma sonrasında yapılan muhakemesi sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek vekili tarafından kadının asıl ve birleşen davasının kabulü, kusur belirlemesi, velâyet, tazminat taleplerinin reddi yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Davacı-davalı kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası açılmış, davalı-davacı erkek tarafından ise evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı ile zina hukuki nedenine dayalı birleşen boşanma davaları açılmıştır. Davaların birleştirilerek yapılan yargılaması neticesinde İlk Derece Mahkemesince, boşanmaya neden olan olaylarda kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğu gerekçesiyle kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı davası ile erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve zinaya dayalı davalarının ayrı ayrı kabulüyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 600,00 TL iştirak nafakası ödenmesine, erkek yararına ise 25.000,00 TL maddi, 55.500,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir. Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir. Kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 08.12.2022 tarihli ve 2022/8310 Esas, 2022/10137 Karar sayılı kararıyla kadın tarafından zina hukuki nedenine dayalı boşanma davası açıldığı, tarafların kusur belirlemesi ve boşanmanın ferileri yönünden doğru karar verilebilmesi için davaların birleştirilerek esas hakkında hüküm kurulması gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak kadının davasınında birleştirilmesi ile yapılan yargılama neticesinde boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle kadının ve erkeğin zinaya dayalı davaları ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı davalarının ayrı ayrı kabulüne, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 5.000,00 TL iştirak nafakası ödenmesine ve tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Hüküm davalı-davacı erkek vekili tarafından yukarıda gösterilen şekilde temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince davacı-davalı kadının, "dava dışı ... isimli erkek ile çok sayıda telefon görüşmesi yaptığı, ev, park, araç, sahil, adliye koridoru gibi çeşitli ortamlarda öpüştüğü, özel bölgelerini çektiği fotoğrafları bu şahsa gönderdiği ve bu şahıs ile zina ettiği", erkeğin ise "kadına ve ailesine hakaretler ettiği, kadının anneannesi vefat ettiğinde kadının ailesine baş sağlığı dilemediği, kadının ailesinin eve gelmesini istemediği, mahkemece verilen boşanma kararı henüz kesinleşmeden zina yaptığı" gerekçesiyle tarafların boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu olduğu yönünde değerlendirme yapılmış ise de; dosyanın yapılan incelemesi ve toplanan delillerden İlk Derece Mahkemesince erkeğin kadına ve ailesine hakaretler ettiğine ilişkin sunulan ses kaydının delil oluşturma niyetiyle hukuka aykırı yollarla elde edildiği, bu kusura ilişkin tanık beyanlarının da soyut olduğu dikkate alındığında erkeğe hakaret kusurunun yüklenmesi isabetli olmamıştır. Yine erkeğe yüklenilen kadının ailesinin eve gelmesini istemediğine ilişkin kusur bakımından yapılan değerlendirmede, tanık beyanlarının sebep ve saiki açıklanmayan, soyut beyanlardan ibaret oluğu anlaşılmakla bu vakıanın da erkeğe kusur olarak yüklenmesi doğru olmamıştır. Davacı-davalı kadının evlilik birliği devam ederken, evli ve eşi hamile olan dava dışı U.Ö. isimli erkek ile önce güven sarsıcı hareket niteliğinde olacak şekilde yoğun telefon görüşmeleri yaptığı, bu kişi ile tarafların ortak çocuğu ...'ın da evde olduğu zamanlarda vakit geçirdiği ve gece beraber kaldıkları, yine bu kişi ile ortak çocuk da yanlarında iken samimi fotoğraflar çektirdiği, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına kadının zina boyutuna varan sadakatsiz davranışlarıyla sebep olduğu, İlk Derece Mahkemesince tarafların boşanma davalarına ilişkin verilen kabul kararından sonra dosya kanun yolu aşamasında iken erkeğin de fiili ayrılık döneminde zina eylemini gerçekleştirdiği, bu nedenle kadının zina hukuki nedenine dayalı birleşen davasının da kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Boşanma davalarında kusur derecelendirmesi yapılırken boşanmaya sebebiyet veren kusurlu davranışların nitelik ve nicelikleri ile evlilik birliğinin sarsılmasına etkisi değerlendirilerek ağırlık dereceleri konusunda bir belirleme yapılır. O halde somut olayda her iki tarafın zina eylemi sabit ise de; tüm dosya kapsamından zina eylemlerinin gerçekleşme zamanı, şekil ve süreçleri, evliliğin birliğinin sarsılmasına etkisi ile tarafların Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları bir bütün halinde değerlendirildiğinde boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken hatalı değerlendirme neticesinde yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
3.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 174 üncü maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen erkeğin ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, kadının kusurlu eylemlerinin erkeğin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak erkek yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ile erkeğin reddedilen maddi ve manevî tazminat talepleri yönlerinden BOZULMASINA,
3.Davalı-davacı erkek vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
30.06.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
0544 324 16 34